YİNE SARSILDIK AMA UYANAMADIK!
- gulsenyilmaz944
- 30 Eki
- 2 dakikada okunur

Balıkesir Sındırgı’da 6.1 büyüklüğünde bir deprem oldu. Depremin ardından yine aynı korku yine aynı telaş aynı hengame…
Bakınca hiçbir şey değişmiyor. Ne tuhaf… Belki bir on saniye daha sürse yeni bir felakete sebep olabilecek bir deprem yaşıyoruz ve Asrın Felaketi depremlerden bu yana öylece beklediğimizi görüyoruz.
O dönemde çekmeyen telefonlar yine çekmiyor. “5G’ye geçiyoruz” naralarının atıldığı şu günlerde hala ve hala iletişimin sağlanamaması zaten akıl alır gibi değil…
*****
Uzmanlarımız hemen peşpeşe açıklamalar yapıyor.
Deprem gerçeğini konuşmayı sadece sarsıntı anlarına sıkıştırıyoruz.
O kadar aciz durumdayız ki uzmanlar içimizi rahatlatsın istiyoruz. Her biri birbirinden bağımsız olan bu uzmanların hangisinin söylediğine inanacağımızı şaşırıyoruz.
Ardından temenniler geliyor. “Üzgünüz” diyoruz ama üzgün oluşumuzla kalıyoruz.
6 Şubat Depremleri’nden bu yana Türkiye’de deprem gerçeği bu denli artmışken neredeyse her gün ülkemizin bir yerinde 3 ve üzeri depremler yaşanırken, bunu normalimiz kabul ederek artık harekete geçmemiz gerekiyor ama öylece bekliyoruz.
*****
Tüm bunların yanında Balıkesir depreminin olduğu gün Konya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Şükrü Arslan’ın bir açıklaması oldu. Açıklamasındaki şu bölüm çok ilginç;
“1996 yılında Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan sismik boşluk bölgeleri haritası, günümüzde hâlâ güncellenmemiş durumda. Bu haritalar yenilenmeli, boşluk bölgeleri net olarak belirlenmeli ve yeni sismik boşluk haritaları oluşturulmalıdır.”
Bu cümleler aslında şu an ne durumda olduğumuzu net bir şekilde özetliyor.
Yani biz sadece binalarımızı değil, bilgilerimizi de güncellemiyoruz. 1996’da çizilmiş bir harita ile 2025’in deprem riskini anlamaya çalışıyoruz.
Aradan neredeyse 30 yıl geçmiş!
Teknoloji çağında, verinin saniyeler içinde güncellendiği bir dönemde biz hala 90’ların haritalarıyla geleceğimizi planlıyoruz.
Ben şahsen alelade bir vatandaş olarak Şükrü Bey’in yaptığı bu açıklamanın benzeri bir açıklamayı o üç önemli deprem uzmanının ağzından hiç duymadım. Anlık sadece olan depremi konuşup, “depreme dirençli binalar yapmalıyız” deyip konuyu kapatıyorlar.
Geldiğimiz noktada yöneticilerin depreme dirençli binalar için harekete geçmesi gerektiği yadsınamaz bir gerçek elbette ama deprem uzmanlarının da kendi işlerini yapıp, oluşan depremlerin neden oluştuğunu araştırması, yeni veriler, yeni haritalar sunması ve birbirlerine karşıt olma yarışına girmektense bir amaç için birlikte çalışmaları gerekmiyor mu artık?
Türkiye gibi depremin nefesini her gün ensesinde hisseden bir ülkede sismik haritaların, zemin etütlerinin, risk analizlerinin düzenli olarak yenilenmesi ve herkesin erişimine açık hale getirilmesi es geçilen bir detay değil, bir zorunluluk olmalı…
Bu mesele yalnızca yöneticilerin, kurumların değil, hepimizin meselesi…
Çünkü bu ülkenin her karışı artık deprem kuşağında…
Yani hiçbirimiz “uzakta” değiliz.
Bugün Balıkesir’de olan, yarın Konya’da, Erzincan’da, İstanbul’da olabilir.
*****
Ben tam da bunları yazarken, Gebze’de 7 katlı bir binanın çöktüğü haberi geliyor. Kendiliğinden çöken bu binanın içinde 5 kişilik bir ailenin olduğunu duyan ekipler saatlerce çalışmalar yapıyor.
Evet, artık kendiliğimizden de çöküyoruz…
*Bu yazı Konya Sürmanşet Gazetesi'nde yayınlanmıştır.




Yorumlar