VELİLERİN ASIL DERDİ BAŞKAYMIŞ!
- gulsenyilmaz944
- 18 Eyl
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Eyl
Hafta başı yazdığım “Veliler İlk Haftadan Devrildi!” başlıklı yazıma o kadar çok dönüş geldi ki…
Öncelikle değer verip dönüş yapan herkese çok teşekkür ediyorum. Bana yazan velilerin neredeyse hepsi bu ve benzeri konulardan şikayetçi…
Haklı olarak hem çocuklarının istikbali için her şeyi yapmaya hazırlar hem de bunu tam manasıyla yapamadıklarını düşündükleri için de veryansın ediyorlar.
Çocuklarının birisi liseye birisi ise üniversiteye hazırlanan bir veli, “Verilen kitaplarla ne LGS kazanabilir ne de YKS kazanabilir çocuklar, bir kere verilen kitaplarla yapılan sınav sistemi uyuşmuyor” diye yazmış. Bu durum bence çok vahim bir boyut alıyor. Bakanlığın artık bir köklü çözüme gitmesi lazım…
*****
Yazıma gelen mesajların bir kısmında ise bu hafta değinmemi istedikleri bir konu vardı. Tıpkı eğitim masrafları gibi hatta belki ondan bile daha önemli bir konu olan akran zorbalığı…
Bu konuda aileler sanıldığından daha tedirgin…
Eskiden genelde liselerde görmeye alıştığımız zorbalık artık ilkokul dönemine kadar indi. Özellikle çocukları okula yeni başlayan aileler diken üstünde.
Çocuğunu 7 yaşına kadar en iyi şekilde yetiştirmeye çalışmış, terbiyesini en güzel şekilde vermiş anne-babalar için akran zorbalığı adeta bir saatli bomba…
Çocuğunuzu okula gönderiyorsunuz ve nasıl bir psikolojik şiddete maruz kalabileceğini tahayyül edemiyorsunuz. Hatta bu konuda korku duyan bir velinin çocuğuna yaptığı telkinleri birebir dinledim ve, “Çocuklar savaşa mı gidiyor eğitime mi” diye düşünmeden edemedim.
Geçtiğimiz eğitim döneminde Konya’da yaşanan ve 10 yaşındaki minik Yusuf’un ölümüne sebep olan olaydan sonra ailelerin yüreği hala soğumadı.
Hepimizin içini acıtan bu olay aslında görmezden gelinen büyük tehlikeye ne kadar yakın olduğumuzu gösterdi.
Birçok veliden aynı cümleyi duydum: “Ben çocuğumun öğretmeninden ders başarısından önce, akranlarıyla kurduğu ilişkileri takip etmesini istedim.”
Evet, şimdi ben burada öğretmenlere çok iş düşüyor demek isterim. Ama öğretmenlerin de artık eli kolu bağlı…
Çocuklara karşı belli bir yere kadar müdahale edebiliyorlar. Çocuklar artık adeta dokunulmaz.
En ufak bir müdahalede veli CİMER’e yazıyor, sonra öğretmen soruşturma geçiriyor, en iyi ihtimalle görev yeri değişiyor, kötü ihtimalle ise açığa alınıyor.
Bunun haklı olduğu durumlar var elbette, ama her şartta çocuğu haklı bulmak da artık bu zorbalık meselesini bir üst safhaya taşıyor.
Aslında buradan şu sonuç çıkarılıyor. Biz yetişkinler olarak zorbalığa ne kadar meyilliysek maalesef bizi örnek alan çocuklarımız da o derece zorbalığa ve şiddete meyilli oluyor.
Yani işin temeli biziz…
Sen sokakta, tribünde, evde, lokantada zorbalığa devam ettiğin sürece, gücün bu olduğunu düşünen elini tuttuğun çocuğun da bunu uygulamak isteyecek.
Bugün ilkokul çağındaki bir çocuk, arkadaşına, “Ben senden güçlüyüm” mesajını hangi cesaretle veriyor sanıyoruz? İşte tam da o gördüğü, duyduğu, şahit olduğu davranışların yansıması bu.
Çocuğun bir şekilde bulunduğu bir ortamda gördüğü şiddet ya da saygısızlık okulun kapısından girince silinecek mi?
Elbette hayır.
O yüzden bu meseleye bütüncül bakmak zorundayız.
Meseleye kendimizden başlamak zorundayız.
Ve meseleyi bir an önce mesele yapıp bu çocukları insan gibi yetiştirmek zorundayız…
Çünkü biz eğer aynada kendimize bakmazsak, her Yusuf’un ardından içimiz acıyacak, ama hiçbir şey değişmeyecek.
*Bu yazı Konya Sürmanşet Gazetesi'nde yayınlanmıştır.



Yorumlar